1 Ağustos 2015 Cumartesi

Denge...(2)

2 gün önceki "Denge" yazısının son kısmında şunu demiştik:

"Vekillerin kıblesinin vatan değil de menfaat olduğu yerde bu mecliste her şey değişir."

Bu cümleyi bu süreçte sürekli aklımızın bir yerinde tutmak üzere geçip, yine aynı yazının bir kısmı şöyleydi:

"
Öte yandan Erdoğan, çözüm sürecinin bittiğini söyledi.


Fakat burada olan şey, "siyasi bir değişim" ya da "milli bir duruş" değil.

Erdoğan cemaate de, HDP'ye de neoliberal tayfaya da savaş açtı. Bunun sebebi, bir zamanlar "beraber yürüyün bu yollarda" diyen efendilerinin, şimdi "beraber Erdoğan'ın üzerine yürüyün" demiş olması. Ona açılan savaşa savaşla karşılık verme çabası.
Yani herkes kendi celladının farkında, ölmeden öldürme derdinde. Yoksa zerre kadar düşünsel/ideolojik bir ayrışım söz konusu değil.

Bu olan bitene ideolojik mana yüklemek, yapılacak en büyük hata olur.

Erdoğan'ın bu açıklamaları, komisyondaki MHP'nin tavrıyla da birleşince AKP-MHP koalisyonu ihtimalli kuvvetlendi.

Burada da şöyle bir açmaz var;
Ne niyetle olursa olsun, kendi çıkarlarından dolayı da olsa ülkedeki siyasete hakim ve belirleyici olan dış güçler, iki tane çözüm karşıtı partinin koalisyonuna sıcak bakmaz.

AYRIŞMA...

Peki bu durumda ne olur?
Bu durumda esas kırılma noktası, hatta hep söylenen kırılma noktası AKP'de şimdi yaşanır.
AKP'nin içinde olup da AKP'nin "siyasi proje olduğunu" bilmeyen vekil olamaz.
Bu vekillerin bir çoğu, çözüm süreci karşıtlığının küresel güçleri karşısına almak olduğunu bilir, bunu da göze alamaz.
Bu aşamada ciddi bir Davutoğlu-Erdoğan ayrışması yaşanacaktır.

Davutoğlu ve çevresi, Erdoğan'ın çözüm karşıtlığı ve ABD tepkisi almaya başladığı yerde, fırsattan istifade isyan bayrağı çekebilir, Gül de bu duruma hemen entegre olabilir.

Zaten çözüm süreci ile ilgili Beşir Atalay ve Davutoğlu'nun sözleri, Erdoğan'ın sözleri ile çelişmekte.

AKP "the süreç"e net bir tavrı parti olarak koymaz, koyamaz. MHP ile de en fazla kısa süreli yürür, sonra ayrışır.

Ki büyük ihtimal bu noktaya bile varılamaz."

***


 “AKP ile koalisyon yaparsak biteriz. Bırakın yolsuzlukları bir tarafa, Gezi’de öldürülen çocukların annelerine, Berkin Elvan’ın annesine ne deriz. AKP ile koalisyon olursak 4 Bakanı nasıl Yüce Divan’a göndereceğiz.” 

Kemal Kılıçdaroğlu ( Aktaran Ahmet Takan)
12 Haziran 2015
“Türkiye’nin çıkarları için her türlü ödünü vermeye hazırız. AKP ile koalisyon kuramazsak üzülürüm. Kurulacak koalisyon eğer Türkiye’ye önemli bir sıçrama yaptıracaksa, kısa vadeli oy kaybı yaşamaya razıyız.” 


Kemal Kılıçdaroğlu 
31 Temmuz 2015

Yine bahsettiğimiz yazıda şu cümle de vardı:

"CHP Genel Merkezinin kendi tabanında oluşan tepkisi olmasa, çoktan AKP ile koalisyonu kurmuştu. Çünkü bu sayede seçim hezimetini de perdelemiş olacaktı."
Kılıçdaroğlu'nun son açıklaması, bu tezimizi doğrular nitelikte.

PEKİ NE OLUR?

Sebebi ne olursa olsun, iki tane çözüm karşıtı olan partinin koalisyonu, dışarıdan destek alamaz. Zaten Erdoğan sürece karşı çıksa da, parti içinde bu durum aynı şekilde karşılık bulmaz, bulmuyor da.
Bu sebeple pompalananın aksine, AKP-MHP ihtimali kısa vadeli ve zayıf bir seçenek.

AKP için "HDP'siz çözüm süreci" büyük bir açmaz. "The süreç" olmadan "tercih" kalmak da açmaz. O yüzden bu süreci CHP ile beraber götürmek istemesi gayet doğal. CHP'nin AKP koalisyonu konusunda HDP de istekli ve sıvazlayıcı. Çünkü "the süreç" konusunda CHP'nin kendileri ile aynı çizgiye getirildiğinin farkında. Ayrıca böyle bir durumda hem istediklerini alabilecekler, hem de olası bir sorun da doğrudan sorumlu olmayacaklar. MHP'nin bazı konularda AKP ile aynı ya da AKP'nin işine gelen tavır sergilemesi de, AKP için "tehlike anında" kullanılabilecek bir seçenek(Komisyon vb oylamalarda).

Erdoğan'ın AB-D tarafında destekçisi kalmadı. Bunu gören herkes ganimetten pay alma kavgasında. Bu konuda batının birinci tercihi HDP, arkasından gelen ise CHP.

Ayrıca bir ülkeyi, o ülkeyi kuran partiye yıktırmak çok daha kolay.
Yugoslavya sürecinde olduğu gibi.

Kılıçdaroğlu'nun açıklaması, bu çıkar uğruna tüm gemilerin yakıldığını gösteriyor.

Eğer AKP gerçekten koalisyona istekliyse, AKP-CHP koalisyonunun kurulmaması için ortada hiçbir sebep yok.

Burada Kılıçdaroğlu'nun bir mesajı da, "tıpış tıpış" oy veren seçmenine.

Kılıçdaroğlu'nun gerekirse oy kaybederiz de ki "oy potansiyeli", bu tip seçmenin kayıtsız şartsız partiye biat eden seçmenin ta kendisi. Bu cümlenin söylenebilmesi de o kesimin yarattığı güvenin eseri.

Öte yandan da bu açıklama, olası bir oy kaybına şimdiden "meşru gerekçe" yaratmanın yerini yapmanın tasası, derdi.

...

Yinelemekte fayda var:
"Vekillerin kıblesinin vatan değil de menfaat olduğu yerde bu mecliste her şey değişir."



Çağdaş Bayraktar
1 Ağustos 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder